dinle aşkım
dün gece ansızın şöyle bir karma çıkardım
kalede zubizeretta
sağ bek, eski fenerli oyuncu vişnevski
sol bek vander kerkof
stoper, ohen
orta saha ceşitli kişiler
ki bilirsin fazla önem vermem
orta sahaya da orada oynayana da
güler geçerim "orta sahanın bel kemiğiyim" diye övünüp duranlara
neyse devam edelim sağ açık, van basten
sol açık bekım
forvet lefter küçükandonyadis
"dün gece hiç beni düşünmedin mi?" dercesine
bükme boynunu çiçeğim
bir reykati düşündüm bir seni düşündüm
bir mülleri düşündüm bir seni
ama dersen ki "hep beni düşün"
yemişim popeskusunu kempesini
hep düşünürüm seni
fakat sen de bil ki aşkım
aynı aşkımız gibi bu karmanında
karşısında kimse duramaz
inanıyorum buna...
Umut Sarıkaya
' Quando l'acqua arriva al culo,imperari a nuotare!!' ' Su Kalcanıza kadar geldıgınde,yüzmeyi ögrenirsiniz!! '
8 Nisan 2010 Perşembe
11 Şubat 2010 Perşembe
Jose Mourinho ...
24 ocak 2010 İnter Milan-AC Milan maçı Sonrası
-"derbiyi ancak 6 kişi kalsaydık kaybederdik. 7 kişi bile kalsak kazanırdık"...
-"Kendisine 2 defa "Nasıl bir savunma oyuncusu istiyorsun?" diye soran gazeteciye, "Gay gibi soruyorsun. sarışın, dürüst birini arıyorum"...
-İbrahimovic transferinde "başkan kaça satarsa ben iki katına geri alırım. krize rağmen bankada ne kadar param varsa zlatan'a veririm"...
-Ancelotti vakası "2 kez şampiyonlar ligi kazanmak gerçekten büyük başarı. ama bence asıl büyük başarı ilk yarısını 3-0 bitirdiğiniz şampiyonlar ligi finalini kaybetmek olsa gerek"...
-İnter için Drogba ve Jenas spekülasyonları "drogba benim için önemli bir oyuncu hiç $üphesiz. jenas ile hiç çalı$madım fakat takip ettiğim bir oyuncuydu. tottenham'da hatta newcastle united'dayken takip ederdim. eğer tottenham'ında inter'den istediği oyuncular varsa, belki takas yoluna gidebiliriz"...
-Günde 15 saat çalışıp ayda bir kaç yüz euro kazanıp evine dönen baba yorgun olur. biz değil...
-"Jokey olmak için önce at mı olmak gerekir?" ...
-Arsene wenger için "hala çocuk bakıcılığı yapmaktan takımını şampiyon yapamıyor"...
-Rijkaard için "onun futbolculuğuna hiçbir şey diyemem, ama teknik direktörlük kariyeri koskoca bir sıfır"...
-Manchester united'a gideceği ile ilgili iddialara şu şekilde yanıt vermiş. "bana zamanında ingiltere milli takımı'ndan da teklif gelmişti. elbette sir alex* emekliye ayrıldıktan sonra da en iyi teknik adamlara* bakacaklardır. ve ben de bu kategorideyim."...
- ''i am mourinho. that's all.''...
-Chelsea-portsmouth maçında chelsea'nin nasıl oynadığı sorusuna "evet o maçı izledim. chelsea iyi oynadı. bence maçı dvd'ye çekip satışa çıkarsınlar"...
-"Futbolu çok iyi bilirim, birgün mutlaka kovulacağım."...
- Arsene wenger hakkında
"Onun röntgenci diye tabir edilen insanlardan biri olduğunu düşünüyorum.böyle tipler vardır; evde otururken teleskopla başka aileler neler yapar izlerler. o da chelsea hakkkında konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor."...
-"Herkes chelsea'nin her maçını kazanamayacağını bekliyor ve bir gün biz kaybedersek ülkede bayram olacak.ama biz buna hazırız."...
-"Eğer kolay bir iş isteseydim porto'da kalırdım.güzel bir mavi sandalye, her sene şampiyonlar ligi, tanrı ve tanrı'dan sonra ben"...
-20eylül 2008/la gazzetta dello sport
"dunyanin en iyi teknik direktoru ben degilim fakat benden daha iyi teknik direktor de yok."
Teşekkürler
Akıllarda yer etmiş sözler #1#
80'li yılların sonları Beşiktaş ile Boluspor arasındaki lig mücadeledesinde cereyan etmekte.Hakem Beşiktaş'ın net 2 golünü vermez ve bunlar yetmez gibi boluspor'a havadan bir penaltı verir.Penaltıyı gole çeviren Boluspor 2. golünü atmış. Bu olay üzerine Beşiktaşlı futbolcular sahayı terketmeyi düşünürler ama sonra vazgeçerler.
Metin Tekin santra yapmak için orta yuvarlağa gelir ama bir türlü santra yapmamaktadır.Metin beklemeye devam edince karşılaşmanın hakemi düdüğünü çalar.Ama Metin hala topa herhangi bir temasta bulunmamaktadır...Ve hakem ile aralarında şöyle bir diyalog geçer.
-"Metin neden baslamiyosun, bak kart cikartirim"
+Metin Boluspor sahasını göstererek "Hocam sahaniza gecin de baslayalim" ... Diye Anlatıyorlar Ben onların yalancısıyım...
Teşekkürler
Uğur Boral Ameliyat Oldu!!!
ALS İçin Futbol Yazalım
"Geliri tamamen ALS MNH Derneği'ne bağışlanacak olan bir futbol kitabı projesi...
Anadolu futbolunu yazan bloggerlar olarak en büyük çabamız sesimizi duyurmaksa, sadece ama sadece Anadolu üzerindeki ilgisizliği biraz olsun kırabilmekse; sadece blog satırlarından değil; sahaflardan, kitapçılardan da insanlara seslenmeliyiz. Bunun için birkaç kitap yazıldı Türkiye'de, lakin çok büyük kitlelere ses duyurulamadı, Anadolu içinse hala aynı tas aynı hamam! İlgisizlik had safhada...
Bizler, biliyoruz ki Anadolu'da büyük bir potansiyel, lakin büyük olumsuz koşullar var. Bu olumsuz koşullardan birisi de, bilgisizlik. Madem takımını destekliyorsun, madem kalemine sarılıyorsun; sen de katıl! Destek ver...
Takımına dair yazabileceğin şeyleri, insanların ilgisini çekeceğini düşündüğün yönlerini; geçmişi, bugünü ve yarını harmanlayıp yaz...
Sayfa sayısı konusunda bir kısıtlama olmamakla beraber, 10 - 15 civarı bir sayfa sayısı olursa iyi olur. Yazı konusu olarak belli bir kıstasımız yok, sadece okuyanın gözünde takımın eskiden bulunduğu ve şimdi içinde olduğu koşullar, futbolun ana şartı taraftar, oyuncular gibi futbol ögeleri canlanmalı.
Futbol bizimle güzel, futbolu güzelleştirmek de bizim elimizde!
----
Yazıları yollamak veya projeye dair bilgiler almak için adres: flagg.a@gmail.com
Twitter: http://www.twitter.com/alsicinfutbol
Facebook Grubumuz: http://getir.net/kvo "
8 Şubat 2010 Pazartesi
Euro 2012 Eleme Grup Kuraları
İŞTE EŞLEŞMELER
A Grubu: Almanya,Türkiye,Avusturya, Belçika, Kazakistan, Azerbaycan
Asıl mücadele Almanya,Türkiye ve Belçika arasında geçeceğe benzer.Avusturya'nın grubun şekil almasında büyük katkıları olur.Kazakistan ve Azerbaycan ufakta olsa katkıda bulunursa tadından yenmez.
B Grubu: Rusya, Slovakya, İrlanda Cumhuriyeti, Makedonya, Ermenistan, Andora
Rusya, Slovakya ve Bedevi İrlanda arasında geçecek olan mücadeleye Pandev'in sağlayacağı katkıya bağlı olmakla beraber belki Makedonya'da dahil olabilir..
C Grubu: İtalya, Sırbistan, Kuzey İrlanda, Slovenya, Estonya, Faroe Adaları
İtalya'nın olduğu grupta başka favori aramak biraz saçma olur , ancak Sırbıstan'nın Dünya Kupası elemelerindeki performansı onları favorilik savaşına dahil edecek cinstendi.Tahminim İtalyanlar bir şekilde çıkar diğerleri( Sırbistan, Kuzey İrlanda, Slovenya,plase Estonya) aralarında kapışırlar...
D Grubu: Fransa, Romanya, Bosna Hersek, Belarus, Arnavutluk, Lüksemburg
Bu gruptaki mücadeleyi seyir etmek gerçekten çok keyifli olacağa benzer.Sağı solu belli olmayan takımlardan oluşmuş bir grup.Fransa'nın ismi ve oyuncuları büyük geliyor ama başlarında o hoca varken neyin nasıl gelişeceğini gerçekten kestirmek çok zor.Ama büyük olasılıkla 4 takım arasında geçecek ilk 2 mücadelesi( Fransa, Romanya, Bosna Hersek, Belarus)
E Grubu:
San Marino, Moldova, Macaristan, Finlandiya, İsveç, Hollanda
Hollanda'dan başarıyla ismini finallere yazıracağını ve İsveç 'inde ona eşlik edeceğini düşünüyorum.Sıralamayı'da Macaristan ve Finlandiya belirler...
F Grubu:
Malta, Gürcistan, Letonya, İsrail, Yunanistan, Hırvatistan
Grubun seribaşı takımı kim ,2. torba takımı kim belli olmayan bir grup.O güzel formaları ile Hırvatlar ve İsrail gelsin isterim.Yunan'ın bir Avrupa Şampiyonasının daha içine sıçmasını gerçekten hiç istemiyorum...
G Grubu:
Karadağ, Galler, Bulgaristan, İsviçre, İngiltere
Kan çıkar 2.lik için kan.Tepki göstereceğim olay ise İngiltere ile Galler'in 5 li grupta olması .Elle koyulsa bu kadar olur ancak...Capello ve öğrencileri şansa bırakmaz işlerini...
H Grubu:
İzlanda, Kıbrıs Rum Kesimi, Norveç, Danimarka, Portekiz
Portekiz'in iyi kullanılırsa gerçekten bu grup için fazla bir kadrosu var.Danimarka ve Norveç bu sefer eurovisiondaki gibi birbirlerine puanları saçmayacaklar.Dişe diş kana kan mücadele olacak... Rumlar ve İzlandalılar ise alacakları sürpriz puanlarla anca ara sıra manşetleri süslerler...
I Grubu:
Liechtenstein, Litvanya, İskoçya, Çek Cumhuriyeti, İspanya
Favori İspanya . Eskiden olsaydı 2 .lik içinde favorim vardı ama İskoçların olumlu yöndeki gelişimi kesin bişiler söylememe engel.Litvanya ve Liechtenstein az gol yiyenin kazanacağı bir mücadeleye girerler...
3 Şubat 2010 Çarşamba
Benitez ve bir transfer komedisi daha...
-Sky Sports News'ün haberine göre, Liverpool, sezon sonunda Standard Liege ile sözleşmesi sona erecek olan Milan Jovanovic'le anlaşmaya çok yakın.
Bu yönde çıkan haberlerden sonra Rafa'nın transfer politikasını merak ettiğim kadar hiç bir şeyi merak etmez oldum.Liverpool'un tarihini geçmişini, para girdisini , çıktısını bilmeyen birisinin yapılan transferler hakkındaki yorumu çok başka olur.Onun beyinde aynen şöyle bir imaj oluşur.
- Parası pulu olmayan ve bu yüzdende Free agent oyuncu peşinde koşan bir orta sıra takımı...
Taraftarlar , hissedarlar şampiyonluk beklerken bu yapılan ve yapılması olağan planlanlar gerçekten çok moral bozucu duruyor.Yapılan transferlerin Liverpool ayarında bir takımda oynayabilecek kapasitesi olmayan oyunculardan seçilmesi destekçiler tarafından hoş karşılanmayacaktır...
Jovanovic Liverpool'da oynayabilecek kalitede olmadığı gibi tarihine ve imajına yakışır bir santrafor değildir.Bu tarz bir transferin izahı Şampiyonluk amacından sapma olarak yorumlanır ancak...
19 Ocak 2010 Salı
Beyaz Pele Free Agent..
Olympiakos'da, art arda alınan kötü sonuçların ardından, teknik direktörü Arthur Zico'nun görevine son verildi.
Eylül ayında Olympiakos'un başına geçen eski Fenerbahçeli teknik adam Arthur Zico'nun görevine son verildi. Kulübün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, Zico'nun yerine Bozidar Bandoviç'in getirildiği duyuruldu.
Bozidar > Artur degil elbette ama nedense babacan tavırları bile Yunanların zengin kulubundeki kotu havayı bastıramadı.. Esasen işler o kadar da dramatik degil cunku Sampiyonlar Liginde Bordeux'u yenmeleri imkansız hiç degil..
Aklımdan gecen dilimde kavrulan sözleri Meleke önce söylemişken..
Tesekkurler Ugur Meleke..
Yayın ihalesi ve hakları konusunda Mehmet Emin Karamehmet'in saydıgı paraların Super Lig'de nasıl kullanılacagı konusundaki yorumu ve öngörüsü gercekten takdire sayan.. Bakın özetle neler soylemiş..
Yayın ihalesinde dönen paraların karsılıgında yorum yapanlara cevabı su sekılde;
Avrupa’nın kaçıncısıyız?
Aslında bizim, 5 büyük Avrupa Ligi’yle gelirler konusunda rekabet etmek gibi bir derdimiz de olmamalı. Milli takımımız son 5 büyük turnuvada üç çeyrek final performansıyla (5 büyükler+Portekiz+Hollanda’nın ardından) Avrupa sekizincisi... Avrupa’daki temsilcilerimiz bugünkü performanslarını sürdürürlerse, UEFA sıralamasında 2011’de dokuzuncu, 2012’de (5 büyükler+Ukrayna+Rusya’nın ardından) sekizinciliğe yerleşeceğiz. Süper Lig kulüplerinin ortalama bonservis ederleri (41,5 milyon euro) de (5 büyükler+Rusya’nın ardından) bize yedinciliği getiriyor. Öyleyse yayın gelirlerinde de altıncıysak, bunda çok övünülecek veya enseyi karartacak bir durum yok. Ülke futbolumuzun Avrupa sıralaması, hemen her açıdan altıncılıkla onunculuk arasında seyrediyor zaten...
Ve ciddi olarak katıldıgım yorumu;
Esas meselemiz ne?
O zaman belki de tartışmamız gereken esas konu, kulüplerimizin sekizinci, ligimizin yedinci, yayıncımızın altıncı olduğu bu kıtada, neden hâlâ bazı sevimsiz konularda liderliği kimseye bırakmıyoruz? Neden hâlâ Avrupa’nın üst düzey ligleri içinde en fazla teknik direktör değişikliği yapan ülkeyiz? Ve neden önceki yaz yapılan 292 transferle Süper Lig, Avrupa lideri konumunda? (Aynı dönemde bizden birkaç kat zengin olan İngiltere’de 281, İspanya’da 224, Almanya’da 177 transfer yapılmış)
Bu sevimsiz görüntümüzü bertaraf etmek için “321 milyon” un ne katkısı olabilir, TFF, Türk futbolunun gelişimi için bu parayı nasıl kullanabilir? Benim aklımdan geçenler aşağıda:
1) TFF, 321 milyon dolar içinde yüzde 1’lik bir payı, sezonu tek teknik direktörle tamamlamış kulüplere bölüştürmek için ayırabilir. Örneğin 3,21 milyon dolar, geçen sezonu tek hocayla tamamlamış 6 kulübe bölüştürülseydi; Ankaraspor, Sivas, Kayseri, İBB, Fenerbahçe ve Eskişehir 540’ar bin dolar ekstra gelir elde edeceklerdi.
Tabii, TFF’nin acilen kulüplere yılda maksimum iki teknik adamla çalışma sınırlaması gerekliliği rafta duruyor. Eğer bunu yapmıyorlarsa, aynı sezonda üçüncü teknik adamla sözleşme yapacak kulüplerin gelirlerinden bu yüzde 1’lik havuzu oluşturmak için kesinti yapılabilir.
2) Madem Kulüpler Birliği yabancı sınırlamasının kalkmasını istiyor, o zaman bunun bir bedeli olmalı. TBF’nin yaptığı uygulamaya benzer olarak, Süper Lig’de kulüpler 8’in üstünde yapacağı her yabancı transferi için havuza belli bir para aktarsın. Sezon sonunda bu para, 8’in altında yabancı oyuncu kullanan kulüpler arasında bölüştürülsün.
3) TFF, bir kulübün FIFA’daki her ihtilaf dosyası için 1 milyon dolarını bloke etsin. Dosya sayısı üçe ulaşan kulübün de bütün yayın gelirleri askıya alınsın.
4) Digitürk’ün kanal sayısı açısından bir sorunu olmadığına göre 9 Süper Lig maçı da “öde-izle” yöntemiyle canlı yayınlansın. Almanya’da sözleşmeye 9 maçın da 11 kamerayla çekilmesi şartı konulmuştu, Türkiye’de her maçın en az 8 kamerayla çekilmesi sağlansın.
Çünkü eğer bütün maçlar televizyondan o takımın taraftarına canlı ulaşırsa, ülkede futbola dair bilgi ve bilinç artacak. Artık Denizlispor taraftarı bu sezon takımının 19 adam gönderip, 14 ikinci lig oyuncusu transfer ettiğinin ve 7 puanı böyle topladığının farkında olacak. Kasımpaşalıysa aynı gelirlerle 10 Süper Lig oyuncusu + 3 gurbetçi alınarak bu noktaya ulaşıldığını bilecek.
Belki de o zaman tribünler, “Adam öldürecek duruma geldim” diyen, “Tigana kim ki beni soyunma odasına sokmayacak?” buyuran yönetimleri daha sağlıklı ayıklayacak.
* * *
Türkiye’de futbol seyircisi bilinçlenmek zorunda. Çünkü seyirci bilinçlenirse, yöneticileri de futbolcular-antrenörler düzeyine yükselmeye zorlayacak. Ligi, kulüpleri, milli takımı Avrupa’da ilk 10’da olan bir ülkenin yöneticilerinin kıtanın dibinde olmasına müsaade etmeyecek. Umudumuz bu...
----------
Yayın ihalesi ve hakları konusunda Mehmet Emin Karamehmet'in saydıgı paraların Super Lig'de nasıl kullanılacagı konusundaki yorumu ve öngörüsü gercekten takdire sayan.. Bakın özetle neler soylemiş..
Yayın ihalesinde dönen paraların karsılıgında yorum yapanlara cevabı su sekılde;
Avrupa’nın kaçıncısıyız?
Aslında bizim, 5 büyük Avrupa Ligi’yle gelirler konusunda rekabet etmek gibi bir derdimiz de olmamalı. Milli takımımız son 5 büyük turnuvada üç çeyrek final performansıyla (5 büyükler+Portekiz+Hollanda’nın ardından) Avrupa sekizincisi... Avrupa’daki temsilcilerimiz bugünkü performanslarını sürdürürlerse, UEFA sıralamasında 2011’de dokuzuncu, 2012’de (5 büyükler+Ukrayna+Rusya’nın ardından) sekizinciliğe yerleşeceğiz. Süper Lig kulüplerinin ortalama bonservis ederleri (41,5 milyon euro) de (5 büyükler+Rusya’nın ardından) bize yedinciliği getiriyor. Öyleyse yayın gelirlerinde de altıncıysak, bunda çok övünülecek veya enseyi karartacak bir durum yok. Ülke futbolumuzun Avrupa sıralaması, hemen her açıdan altıncılıkla onunculuk arasında seyrediyor zaten...
Ve ciddi olarak katıldıgım yorumu;
Esas meselemiz ne?
O zaman belki de tartışmamız gereken esas konu, kulüplerimizin sekizinci, ligimizin yedinci, yayıncımızın altıncı olduğu bu kıtada, neden hâlâ bazı sevimsiz konularda liderliği kimseye bırakmıyoruz? Neden hâlâ Avrupa’nın üst düzey ligleri içinde en fazla teknik direktör değişikliği yapan ülkeyiz? Ve neden önceki yaz yapılan 292 transferle Süper Lig, Avrupa lideri konumunda? (Aynı dönemde bizden birkaç kat zengin olan İngiltere’de 281, İspanya’da 224, Almanya’da 177 transfer yapılmış)
Bu sevimsiz görüntümüzü bertaraf etmek için “321 milyon” un ne katkısı olabilir, TFF, Türk futbolunun gelişimi için bu parayı nasıl kullanabilir? Benim aklımdan geçenler aşağıda:
1) TFF, 321 milyon dolar içinde yüzde 1’lik bir payı, sezonu tek teknik direktörle tamamlamış kulüplere bölüştürmek için ayırabilir. Örneğin 3,21 milyon dolar, geçen sezonu tek hocayla tamamlamış 6 kulübe bölüştürülseydi; Ankaraspor, Sivas, Kayseri, İBB, Fenerbahçe ve Eskişehir 540’ar bin dolar ekstra gelir elde edeceklerdi.
Tabii, TFF’nin acilen kulüplere yılda maksimum iki teknik adamla çalışma sınırlaması gerekliliği rafta duruyor. Eğer bunu yapmıyorlarsa, aynı sezonda üçüncü teknik adamla sözleşme yapacak kulüplerin gelirlerinden bu yüzde 1’lik havuzu oluşturmak için kesinti yapılabilir.
2) Madem Kulüpler Birliği yabancı sınırlamasının kalkmasını istiyor, o zaman bunun bir bedeli olmalı. TBF’nin yaptığı uygulamaya benzer olarak, Süper Lig’de kulüpler 8’in üstünde yapacağı her yabancı transferi için havuza belli bir para aktarsın. Sezon sonunda bu para, 8’in altında yabancı oyuncu kullanan kulüpler arasında bölüştürülsün.
3) TFF, bir kulübün FIFA’daki her ihtilaf dosyası için 1 milyon dolarını bloke etsin. Dosya sayısı üçe ulaşan kulübün de bütün yayın gelirleri askıya alınsın.
4) Digitürk’ün kanal sayısı açısından bir sorunu olmadığına göre 9 Süper Lig maçı da “öde-izle” yöntemiyle canlı yayınlansın. Almanya’da sözleşmeye 9 maçın da 11 kamerayla çekilmesi şartı konulmuştu, Türkiye’de her maçın en az 8 kamerayla çekilmesi sağlansın.
Çünkü eğer bütün maçlar televizyondan o takımın taraftarına canlı ulaşırsa, ülkede futbola dair bilgi ve bilinç artacak. Artık Denizlispor taraftarı bu sezon takımının 19 adam gönderip, 14 ikinci lig oyuncusu transfer ettiğinin ve 7 puanı böyle topladığının farkında olacak. Kasımpaşalıysa aynı gelirlerle 10 Süper Lig oyuncusu + 3 gurbetçi alınarak bu noktaya ulaşıldığını bilecek.
Belki de o zaman tribünler, “Adam öldürecek duruma geldim” diyen, “Tigana kim ki beni soyunma odasına sokmayacak?” buyuran yönetimleri daha sağlıklı ayıklayacak.
* * *
Türkiye’de futbol seyircisi bilinçlenmek zorunda. Çünkü seyirci bilinçlenirse, yöneticileri de futbolcular-antrenörler düzeyine yükselmeye zorlayacak. Ligi, kulüpleri, milli takımı Avrupa’da ilk 10’da olan bir ülkenin yöneticilerinin kıtanın dibinde olmasına müsaade etmeyecek. Umudumuz bu...
----------
Johan loves Lucas...
Sene 2006 ve Austuralia Milli takımının o donemki teknik heyetinden bir isim Johan Neeskens..
Lucas Neill'in futbol mantalitesini cok begenen ve aynı dönem Barcelona'da kadim dostu Frank Rijkaard'ın yardımcılıgını üstlenen Johan, Dünya Kupasının hemen ardından Barca transfer listesine sıkıstırdıgı Neill'i teknik heyetin aklına sokmustu..
Transfer tam gerceklesecekken, Lucas Neill'in sansına, o donemde küme düşürülen Juventus'un bosa cıkan oyuncuları Lilian Thuram ve Gianluca Zambrotta bir anda Barcelona'ya imza atınmıs ve Lucas da Ispanya'da yasama sansını yakalayamamıs Blackburn Rovers'ta kalmıstı..
Aradan gecen bir kac seneyi saymazsak, eski askına Neeskens Istanbul'da sarıldı..
Lucas Neill'den bashedecek olursak eger sanırım sunları soylemek yanlıs olmaz..
Lucas,1978 Sydney dogumlu..
Dünya futbolunda cok resmi ve ciddi bir yere sahip AIS yani Australian Institute of Sport Football Program mezunu.. genc oldugu dönemlerde cizgideki sürati ve kademe anlayısıyla iyi bir kanat oyuncusuyken yaslandıkca savunmanın göbegindeki yerini aldı..
topu oyuna sokusu ve zamanlaması ile ün sahibi olan Lucas öte yandan zaman zaman yaptıgı pozisyon alma hataları ile de Fernando Meira'yı aratmayabilir..aman dikkat..
Bir de, Neill Ozbekistan ile yaptıkları milli macta saha kenarındaki bir kusun istemeden attıgı topla ölmesi sonucunda kus avcısı lakabını almıstı..
Galatasaray ise, Kus Avcısı Neill'i transfer ederek ezeli rakipleri Kartal ve Kanarya'ya göndermede bulunmus oldu ancak ne yazıkkı Neill golcu kimligi ile hiç unlu degıl..Hatta milli forma altında cıktıgı 50 kusur macta hiç golu yok..
Buarada ilgi cekici olur mu bilemem ama, Galatasaray suanda Avusturalya Milli takımının iki kaptanına da sahip durumda..
9 Ocak 2010 Cumartesi
Hector Fabian Carini...
Bir kaleci düşünün ki bir kalecide olması gereken ne varsa herşeye sahip hemde fazlasıyla.Ama derler ya insanda azcıkta şans olacak arkadaş.O eksikti işte Carini'de.Adam kariyerinde 7 yıl INTER VE JUVENTUS gibi dünya devlerinin kalesini kormuş gözüküyor ama oynadığı resmi maç sayısı yanlış bilmiyorsam sadece 4...
Geçenlerde duydum Brezilya liginden Atletico Mineiro'ya imza atmış.Büyük yetenekti bence ve her zaman gerek Liege ve milli takım performansı üst düzey br kaleciydi bunların karşılığı Juventus ve Inter'de 4 maçtan fazlası olmalıydı...
Cm kahramanımız göz önünde bir ligde doğru düzgün kale korumadan çekti ve gitti.
Zarate WENGER kıskacında...
Lazio'lu forvet oyuncusu Mauro Matías Zárate'nin menajeri Arsenal'in oyuncusu için 40 milyon Paund önermeye hazırlandığını söyledi.
lalaziosiamonoi.it adlı internet sitesinin haberine göre Zarate'nin menajeri Jose Alberto Coppola yaptığı açıklamada, "Arsenal ile temas halindeyim. Birkaç gün önce İngiliz kulübünden bir direktör bana Zarate'yi sordu. Atak potansiyellerini arttırmak istiyorlar ve Zarate'ye 40 milyon Paundluk bir teklif sunmak için hazırlar" ifadelerini kullandı.
Arsenal Teknik Direktörü Arsene Wenger'in bu kadar büyük bir ücreti isteyip istemeyeceğinin kuşkulu olduğunu söyleyen Coppola, Manchester City'nin geçen sezon başaramadığını bu sezon Arsenal'in başarabileceğini söyledi.
Coppola sözlerine şu şekilde devam etti: "Arsenal'in hedefi geçen sene Manchester City'nin başaramadığı şeyi başarmak. Zárate'yi İngiltere Premier Ligi'ne geri getirmek."
Oyuncusunun Roma'da gerçekten mutlu olmadığını ve Arsenal'in belki oyuncuyu İngiltere'ye getirebileceğini söyleyen Jose Alberto Coppola, açıklamalarını şu şekilde sonlandırdı: "Belki bu sefer başaracaklar çünkü benim bildiğim Zarate Lazio deneyiminden biraz sıkıldı."
Vieira resmen Manchester City'de
Manchester City, Inter'den orta saha oyuncusu Patrick Vieira'yı renklerine bağlamış.33 yaşındaki oyuncu İngiltere'ye 2 seyahatini 2010'da Afrikada bulunma isteğine bağlıyor.Senegal asıllı oyuncunun bu isteği dünyanın her yerinde olgunlukla karşılanır.İnter'de forma şansı bulamıyordu ve onu Dünya kupası sahnesine taşıyacak performansı sergilemesi içinde oynaması gerekiyordu.Oda çareyi transfer olmakta buldu...
Umarız City'de oynar ve Defansif orta saha kavramının diğer ismi olan Vieira 'yı dünya gözüyle birkez daha Dünya kupası sahnesinde görürüz...
8 Ocak 2010 Cuma
Bir Veteran daha yolun sonuna gelmiş..
Simdi onun için ayrılık vakti..
Eski bir kriket oyuncusu Neville Neville'ın cocuklarından birisi Gary..Bir döneme ciddi manada damga vurmus,Old Trafford'un sag kulvarındaki cimlerin canını cıkartmıs,kupalara ve bireysel basarılara da doymus bir isimdir Gary Neville..
Genellikle Ingılızlerın Avrupa futbolundaki eksik sempatisinin aksine bir cok futbolseverce Gary'e duyulan sempati..
Kardesi Phil'i hep gölgesinde bırakmıs Milli Takımda da en guvenilir isimlerden birisi haline gelmişti Kaptan Neville..
Dile kolay 1992'den beri Kırmızı Seytanlarda 385 mac ve 8 Premier 2 Sampiyonlar Ligi 3 Community Shield 3 FA Cup hatta dahasıyla evinin vitrinini doldurmayı basardı..
Genclik yıllarında David Beckham'la aynı evi paylasmıslar ve o donemde Manchester United'la efsane Bayern Macı ardından da Sampiyonlar Ligi kupasına uzanmıslardı.. Sir Alex 1986'da takımın basına gectıgınde boyle bir jenerasyonu yakalayacagını belki de hayal etmemişti..
Şimdi ise o jenerasyondan neredeyse kimse kalmadı ve hepsi de 35ine merdiven dayadı..işte hemen yandalar..
Bayernden kimse kalmadı.. Kırmızı Seytanlardan ise bir tek Ingılız efsanesi Beckham..
Son halka da gitti..ve futbola huznum bır turlu dınmıyor bu sıralar..
Berger yazısının üzerine yeniden..
tesekkurler Gary Neville..
6 Ocak 2010 Çarşamba
Yaşlanıyoruz Kesinlikle..
Son bırkac yıldır artık yaslandıgımı ve futbolun bana eskı tadı vermedıgını dusunmeye baslamıstım.Sanslıyız kı Portekiz'i Cek Cumhuriyeti'ni Belçika'yı İsveç'i ucundan da olsa Danimarka'yı ve suan sayamadıgım bir cok ekibi zamanında en harika anlarında izleyebildim ancak gün gectikce duraganlıgım ve suan herkesin öldügü futbolculara karşı antipatip artıyor.
Benim için bir Ronaldo vardır o da Portekizli degildir mesela..
Önce Rui Costa'sızlık koydu bana sonra da Figo'nun elvedası bu sürede zaten vişne çuruğu formaları bile kızarmaya baslamıstı Eusebio'nun torunlarının..
Nedved'e yalvardım ıcımden ama o da bıraktı.. Cek'lere de doyamadım..
Artık Mpenza kardesler Belcika kadrosunda degıllerdi Nilis'ler Schifo'lar yoktu, hiç yoksa Eric Van Meir'ler Baart Goor'lar.. yoktular..
Isvec'ten umudu keseli cok olmustu ama P.Anderson T.Lucic eksıklıgını Mellberg'le kapatıyordum hıc yoksa..
fakat bu sonuncusu bana cok koydu.. belki oynadıgı donemde cok eli öpülesi gelmiyordu insana ama bırakınca da acısı çöktü yine..
Evet.. Patrick Berger artık yok.. 36 yasında aktif futbola gözlerini yumdu..Dizindeki sakatlık ve iflah etmeyişi..
Slavia Prag ve Dortmund'lu yıllarından sonra araya sıkısan bir Euro96 performansı onu güneşin batmadıgı ülkenin kırmızılı işçi sınıfı efsane takımı Liverpool'a getirmek için fazlaca şaşalıydı bile..Burada 150 maca cıkan ve 6 da kupa kazanan Patrik sonra sonra, sakatlıklarla mucadele ederken Porstmouth Aston Villa Stoke ve Sparta Prag takımlarının formalarını da terleterek elveda sozcugunu bana göre erken telafuz etti..
Ne diyelim Tesekkürler Berger..
4 Ocak 2010 Pazartesi
Milli Takım Italyan'lara mı emanet?
Daha önce gelmeyecegi yönunde acıklamalarda bulunan Trapattoni yardımcısı meshur Tardelli tarafından bir nevi yalanlandı..A milli takımın başına geçecekleri ve gercekten de iyi bir teklif aldıkları tarafından acıklanan Tardelli Türk Milli Takımı Hakan Sukur ve ülke futbolu adına konustu..
Eger Irlanda futbol federasyonu Trapattoni'nın sozlesmesını fesh ederse yarın ekibiyle birlikte imza için ülkemizde olacak.. Yardımcıları ise Brehme ve Tardelli..
Son 26 yılda müthiş basarılara imza atan teknik adam Milano'da yasayacak ancak Hakan Sukur'un eski sevgılısı Istanbul'da ikamet edecekmiş..
İşin magazin boyutu ise şöyle;
Hakan Sukur Inter'deyken Marcelo Lippi'nin özel ilgisi üzerine Inter'e gecmiş fakat degişen kosullarda Tardelli'nin eline düşmüştü..O donem yıldızı bir türlü barısmadıgı Tardelli ise sunları soyledi:
"Hakan'ı cok defa ilk 11de oynatmama karşın o hep mutsuz bir hava sezdirdi ve bu da soyunma odasında takım arkadaslarına yansıyordu ve basına ise muhattabım Baskan Moratti'dir diyerek beni kucumsuyordu üstelik yedek oturdugu maclarda ise adete aglıyordu.. ama benden sonraki teknik adamlar ise ona benim verdigim sans kadar sans tanımadılar " ..
Bilindigi gibi Hakan Sukur 24 macta 5 gol atmıştı..
şimdi ise beklenen soru su; Hakan Sukur'le bırlıkte calısma sansı verilse ne olurdu?
gerci Hakan Sukur'un de bir hayli haz duymadıgı bir adam oldugunu da bilmekteyiz..
1 Ocak 2010 Cuma
Roma'nın Toni'si var..
Cok ozledıgı Serie A yıllarına artık kavustu.. Roma'da Kaptan Totti'nin şişirdigi topları, sırtında iki muhtemel stoper tasırken dönüp kaleye yuvarlamak artık onun işi olacak..30 numaralı formayı giyecegi belirtildi Luca'nın..
Totti'nin bizzat tel.da arayıp konustugu isimlerden birisi oldugunu biliyoruz ve bu bizi de mutlu etti.. artık Totti'nin yüksek tel faturalarının bir karsılıgı var..
Yıllar önce,serie B de ıkı kez gol kralı olarak geldigi ve ilk Serie A macerasında Brescia Calcio takımında, Roberto Baggio ile oluşturacağı forvet ikilisinde başlıyordu onun tanınmıslık hikayesi.. Herkes onu ilk kez Gökmavili formayla 2006 Dunya Kupasında ızledıgınde genc bır oyuncu zannetmıstı ancak o Brescia ve Palermo'da 124 macta 65 gol atmıs ve Mor Menekselere gecerek 67 macta 47 gol atarken 1977 dogumlu oldugunu bılenlere cok gec kaldın dedirtiyordu ve bu performansı ile gök mavili formaya layık görülmüştü Luca.. Sımdı Baggio yerine Totti var ve bana göre yavas yavas biten kariyerinde Baggio'lu yıllarına nazire yapabilecek bir ortamı coktan hazır..
Ve zaten biliyorduk Toni'nın bır gun Roma forması giyecegini nasıl mı?? Fotograftaki Roma formalı oyuncu Samuel Ossei Kuffour'un ona mac esnasında verdigi bu hayat öpücügünden..:)
Tekrardan En İyisi
Estudiantes'in 34 yaşındaki futbolcusu Veron, üst üste ikinci kez Güney Amerika'nın en iyi futbolcusu ödülüne lâyık görüldü.
Bu ödülü ikinci kez kazanan Arjantinli milli oyuncu, geçen sene Libertadores Kupası'nı kazanarak bu ödüle lâyık görülmüştü.
Juan Sebastian 109 oyla Güney Amerika'nın en iyi oyuncusu seçildi birkez daha ve bu sebeble de Maradona'nın onu Dünya Kupasına götürebilecegi söyleniyor..
Onun varlıgı zaten Messi'yi de daha ileride oynamak konusunda cesaretlendiriyordu..Ne diyelim belki tecrübesi onu Africa'nın da en iyilerinden birisi yapmaya yeter..
Zengin kulübü Sven Goran Eriksson'un Lazio'suna transfer olmuştur.Burada attığı nefis paslar ve bomba şutlarıyla Avrupa'nın ünlü takımlarını peşinden koşturan Veron'u Sir Alex Ferguson'un Manchester United'ı kapmıştır.Veron kulüp tarihinin en pahalı transferlerinden birisi olmuştur ve tarihe geçmiştir.O zamanlar Fransız ların süperstarı Zinedine Zidane ile kıyaslanmıştır.Kırmızı şeytanlarda ilk maçlarında harikalar yaratan Veron daha sonra İngiliz yaşam tarzına alışamadığını ifade etmiştir.
Bir başka İngiliz takımı yeni yapılanmaya başlayan Abramovich'in Chelsea'sina transfer olmuştur.
Burada bekleneni veremeyen Veron tekrar İtalya'da İnter formasıyla geri dönmüştür.
Sonra ise Avrupa'dan ayrılma vakti gelen Veron topraklarına,babasının efsane olduğu takıma,hayranı olduğu Estudiantes'e döner.Burada Arjantin Açılış Liginde bir başka Arjantinli Diego Pablo Simeone teknik direktörlüğünde şampiyon olmuştur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)