Tesekkurler Ugur Meleke..
Yayın ihalesi ve hakları konusunda Mehmet Emin Karamehmet'in saydıgı paraların Super Lig'de nasıl kullanılacagı konusundaki yorumu ve öngörüsü gercekten takdire sayan.. Bakın özetle neler soylemiş..
Yayın ihalesinde dönen paraların karsılıgında yorum yapanlara cevabı su sekılde;
Avrupa’nın kaçıncısıyız?
Aslında bizim, 5 büyük Avrupa Ligi’yle gelirler konusunda rekabet etmek gibi bir derdimiz de olmamalı. Milli takımımız son 5 büyük turnuvada üç çeyrek final performansıyla (5 büyükler+Portekiz+Hollanda’nın ardından) Avrupa sekizincisi... Avrupa’daki temsilcilerimiz bugünkü performanslarını sürdürürlerse, UEFA sıralamasında 2011’de dokuzuncu, 2012’de (5 büyükler+Ukrayna+Rusya’nın ardından) sekizinciliğe yerleşeceğiz. Süper Lig kulüplerinin ortalama bonservis ederleri (41,5 milyon euro) de (5 büyükler+Rusya’nın ardından) bize yedinciliği getiriyor. Öyleyse yayın gelirlerinde de altıncıysak, bunda çok övünülecek veya enseyi karartacak bir durum yok. Ülke futbolumuzun Avrupa sıralaması, hemen her açıdan altıncılıkla onunculuk arasında seyrediyor zaten...
Ve ciddi olarak katıldıgım yorumu;
Esas meselemiz ne?
O zaman belki de tartışmamız gereken esas konu, kulüplerimizin sekizinci, ligimizin yedinci, yayıncımızın altıncı olduğu bu kıtada, neden hâlâ bazı sevimsiz konularda liderliği kimseye bırakmıyoruz? Neden hâlâ Avrupa’nın üst düzey ligleri içinde en fazla teknik direktör değişikliği yapan ülkeyiz? Ve neden önceki yaz yapılan 292 transferle Süper Lig, Avrupa lideri konumunda? (Aynı dönemde bizden birkaç kat zengin olan İngiltere’de 281, İspanya’da 224, Almanya’da 177 transfer yapılmış)
Bu sevimsiz görüntümüzü bertaraf etmek için “321 milyon” un ne katkısı olabilir, TFF, Türk futbolunun gelişimi için bu parayı nasıl kullanabilir? Benim aklımdan geçenler aşağıda:
1) TFF, 321 milyon dolar içinde yüzde 1’lik bir payı, sezonu tek teknik direktörle tamamlamış kulüplere bölüştürmek için ayırabilir. Örneğin 3,21 milyon dolar, geçen sezonu tek hocayla tamamlamış 6 kulübe bölüştürülseydi; Ankaraspor, Sivas, Kayseri, İBB, Fenerbahçe ve Eskişehir 540’ar bin dolar ekstra gelir elde edeceklerdi.
Tabii, TFF’nin acilen kulüplere yılda maksimum iki teknik adamla çalışma sınırlaması gerekliliği rafta duruyor. Eğer bunu yapmıyorlarsa, aynı sezonda üçüncü teknik adamla sözleşme yapacak kulüplerin gelirlerinden bu yüzde 1’lik havuzu oluşturmak için kesinti yapılabilir.
2) Madem Kulüpler Birliği yabancı sınırlamasının kalkmasını istiyor, o zaman bunun bir bedeli olmalı. TBF’nin yaptığı uygulamaya benzer olarak, Süper Lig’de kulüpler 8’in üstünde yapacağı her yabancı transferi için havuza belli bir para aktarsın. Sezon sonunda bu para, 8’in altında yabancı oyuncu kullanan kulüpler arasında bölüştürülsün.
3) TFF, bir kulübün FIFA’daki her ihtilaf dosyası için 1 milyon dolarını bloke etsin. Dosya sayısı üçe ulaşan kulübün de bütün yayın gelirleri askıya alınsın.
4) Digitürk’ün kanal sayısı açısından bir sorunu olmadığına göre 9 Süper Lig maçı da “öde-izle” yöntemiyle canlı yayınlansın. Almanya’da sözleşmeye 9 maçın da 11 kamerayla çekilmesi şartı konulmuştu, Türkiye’de her maçın en az 8 kamerayla çekilmesi sağlansın.
Çünkü eğer bütün maçlar televizyondan o takımın taraftarına canlı ulaşırsa, ülkede futbola dair bilgi ve bilinç artacak. Artık Denizlispor taraftarı bu sezon takımının 19 adam gönderip, 14 ikinci lig oyuncusu transfer ettiğinin ve 7 puanı böyle topladığının farkında olacak. Kasımpaşalıysa aynı gelirlerle 10 Süper Lig oyuncusu + 3 gurbetçi alınarak bu noktaya ulaşıldığını bilecek.
Belki de o zaman tribünler, “Adam öldürecek duruma geldim” diyen, “Tigana kim ki beni soyunma odasına sokmayacak?” buyuran yönetimleri daha sağlıklı ayıklayacak.
* * *
Türkiye’de futbol seyircisi bilinçlenmek zorunda. Çünkü seyirci bilinçlenirse, yöneticileri de futbolcular-antrenörler düzeyine yükselmeye zorlayacak. Ligi, kulüpleri, milli takımı Avrupa’da ilk 10’da olan bir ülkenin yöneticilerinin kıtanın dibinde olmasına müsaade etmeyecek. Umudumuz bu...
----------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder